İçinde bulunduğum çaresizliği anlatmaya hangi kelimeler yeter?
Bu bir isyan değil, ama neden böyle oluyor? Anlayamıyorum...
İki kediyle kendimce mutlu bir hayat sürmekteydim. Daha 1 ay önce bir fotoğraf paylaşmış ve altına şöyle yazmıştım: "Öncekileri kaçırmış olmamdan mütevellit, hayatıma bir geri yükleme noktası oluşturacaksam tam burası olabilir" başımın 2 yanında da Böcek ve Şeker. Gerçekten, o an, hayatımda kötü bir şey yoktu ve mutluydum.
Bu mutluluğum, ancak geçtiğimiz çarşamba gününe kadar sürdü.
Çarşamba günü Böcek, kedi ağacının 2. bölümünü kurmamdan önceki en üst katındaydı. Ben ayakta onu severken, birden boynunun altında bir şey olduğunu gördüm. Elleyince de fasülye büyüklüğünde bir şişkinlik elime geldi. Dokunduğum süre boyunca Böcek, canım, hiç tepki vermedi. Hemen veterinerimize yazdım. Bademcik veya çürük kaynaklı, enfeksiyöz bir şişlik olup olmadığını anlamam için ağzının içine bakmamı söyledi. Baktım, ne çürük ne şişmiş bademcikler yoktu...
Acaba Şeker ile boğuşurlarken yaralandı da bir şişkinlik mi oluştu dedim, hayır üzerinde ne diş izi vardı ne yara izi.
İyi ihtimalleri azaltıyor olmak göğsümü sıkıştırıyordu. Hemen ertesi gün veterinere gittik. Veteriner elledi ancak bir teşhis koyamadı, yalnız enfeksiyon ihtimalini elimine etmek üzere antibiyotik uyguladı, reçete etti ve de antiseptik pomat verdi. Peki kesin teşhis yöntemi nedir dediğimde, ultrasonla bakılmalı dedi ve biz iyi ihtimali umarak oradan ayrıldık. Yine de eğer ihtiyaç olursa doğru günde doğru şekilde gidebilmek için, Omü veteriner fakültesini aradım ancak oradaki telefonu cevaplayan veteriner bey ultrasonun her şeyi kesinleştiremeyeceğini, biyopsi alınması gerekeceğini söyledi. Ben çok korktum.
Perşembe akşamı pomadı uyguladık, cuma sabahı, cuma akşamı, cumartesi sabahı, cumartesi akşamı, pazar sabahı ve pazar akşamı pomat ve antibiyotiği kullandık. Yani toplamda, veteriner beyin uyguladığı ile birlikte, 4 günlük kullanım sonunda maalesef hiçbir küçülme gözlemleyemedim.
Haftasonu annemler gelecekti, zaten bu günler süresince, eğer bir iyileşme gözlemlemezsem onlarla Samsun'a geçeyim diye planlamıştım. Böylece yollarda ne Böceğim ne ben sıkıntı çekmeyiz diye düşündüm. Nitekim öyle yaptık ve pazar akşamı yola koyulduk.
Pazar günü annemin dolgulu dişi kırıldığından, pazartesi sabahı ilk önce onun için üniversiteye geçtik. İşimizi öğlene kadar halledince, öğleden sonra Böcekle ziyaretim için bize fikir vermesi açısından üniversitede öğretim görevlisi olan veteriner hekim komşumuz Ş. hanımın da yanına uğrayalım dedik ancak odasında bulamadık. Hemen yanındaki odadaki öğretim görevlisi hanım efendi sağ olsun seferber olup kendisini bizim için aradı. Genel tetkike yönelik birkaç soru sorduktan sonra, kedi ile birlikte kliniğe geçtiğimizde kendisine ulaşmamızı, bizi yönlendireceğini veya oradakileri bizim için yönlendirebileceğini söyledi. Teşekkür ettik. Yarım saat sonra ise ulaşıp, aynı zamanda akrabaları ve dahiliye bölümünde hatrı sayılan bey efendinin bizi bir buçukta bekliyor olacağını, detaylı muayene edeceğini söyledi.
Eve geçtim, yemek bile yiyemeden Böceğimi alıp fakülteye koyuldum. 10 dakika geciktim. Durumu vezneye açıkladım, beni Zeynep Hanım adında bir asistana yönlendirdi. Zeynep Hanım muayene etti, bir süre sonra yanında daha kıdemli biriyle geldi. O muayene etti. Bu lenf nodu değil, dedi. Lenf nodunu daha geride palpe edebildiğini söyledi, simetrik lenf nodunun da o gerideki palpe ettiği kısma tekabül ettiğini söyledi. "Cerrahlara sorsak, buna kesin lenf nodu derler" dedi. En son bir ara, timus olabilir bu dedi, yavru kedilerde de görülüyor zaten. O gittikten sonra yine bir bekleyiş süreci... Telefondan timus, şişkinlik kelimelerini aratıyorum, bir şey yok. Sonra yabancı olarak yazıp arattığımda, Thymus diseases başlıklı bir sayfa çıktı ancak buna sebep olunabilecek şeyler içinde gördüklerim omuzlarımı düşürdü.
Sonra başka bir bey geldi... Bu lenf nodu, dedi. Ama normal değil. Arkadaki küçük olan da sapı. Başka birkaç lenf nodunu daha palpe etti. Gözleri dikkatle açık, başını sağa sola sallar gibi bir hareketler. Allahım... Göğsüm daralmaya başladı yeniden.
O zaman hala pek anlamamıştım ama, sonradan sezdim ki aynı anda birkaçını palpe edebiliyor olmak pek de hayra alamet değildi.
Zeynep hanıma gelen hocalardan hangisinin Ş. hanımın bahsettiği bey olduğunu sordum. O profesördür, dedi. yani sizle ilgilenmesi küçük bir ihtimal demek istedi aslında. Biliyorum, dedim. İlgilenenler başka hocalarımızdı, eğer onlar bir karar veremezlerse hocamız gelecek dedi. Ş. hanım da telefonda bunu onadı.
Ben beklerken, Zeynep hanım yine gelip profesör hocanın sınavda olduğunu söyledi. Ama az sonra cerrahiden olduğunu sandığım bir asistan gelip, Böceğimi yine elledi, elledi, elledi... şu lenf nodunu da palpe edebiliyorum bunu da bunu da dedi ve ilk kez o kelimeyi birinin ağzından duydum: Lenfoma. Dünyam başıma yıkıldı. Göğüs bölgesindeki bir lenf nodundan bahsetti, palpe edebiliyorum, dedi. Daha önce ettiklerim lenfoma çıktı, dedi. Benim gözlerim doldu. İhtimal, falan filan, klasik teselli cümleleri. Biyopsiye izin verirseniz alabiliriz dedi. Hocayı beklemekle ilgili bir cümleleri de çıkınca, ben bekleyelim dedim ve 10 dakikaya kadar da sınavı bitmişti, hoca geldi. Çok saygıdeğer biriydi, aslında muayene de etmedi, telkin etti ama koca günde karşılaştığım beni anlayan tek kişi olduğunu hissettim. Dolu gözlerimin biyopsiye gönlüm el vermediğinden olduğunu sanmış. Başta cümlelerini biyopsi konusunda kurdu. Ben de biyopsiye iznimin olduğunu, beni bu hale getirenin kötü ihtimaller olduğunu söyleyince o konuda bir şeyler söyledi. O gidince son gelen cerrah beye biyopsi alabilirsiniz, dedim. Sanmıştım ki ben de yanlarında kızımı telkin edeceğim. Kızımı alıp gittiler.
Çok hasta kalmamıştı, bir süre sonra Böceğimin olduğunu tahmin ettiğim miyavlamalar duydum. Ah canım, filan diye içim giderken, bir de baktım canım bir odada kafesinin içinde bekliyor işi bitmiş bile. Bana sonucun bir sonraki gün çıkabileceğini söyledi son cerrah bey. Ama sonra Zeynep Hanım, numaranın olduğu kartviziti verirken, 2 gün dedi.
Aslında bugün bir sonraki gün ama kötü bir haber almaya sanırım cesaretim yok.
Kollarımda cansız bir beden taşımak beni çok korkutuyor.
Bekliyorum...