20 Haziran 2017 Salı

319. gün

Merhaba benim canlarım... Bu blog benim için hep sizlerle dertleşme, sizlerle buluşma ortamı oldu ve bunun herkesin izleyebileceği ama nasılsa izlemediği bir ortamda oluşu bir çekimserlik ve bir rahatlığı beraberinde getiriyordu.
Bugün ilk kez, aynı şekilde tutulan bir bloga rastladım. Blog sahibi bundan tam 17 yıl önce 25 yaşında bir trafik kazasında kaybettiği oğluna olan özlemini ve hislerini, bir blog üzerinde dile getirmiş. Okudukça ağladım.
Allahım travmatik ölümle yakınlarını kaybeden herkese, gani gani sabır versin...

17 Haziran 2017 Cumartesi

316. gün

Kediler ne şahıslarına münhasır dostlar. Fıstığımın yeri benim için her zaman bambaşka olacaksa da, düzenli beslediğim hiçbir kedi benim için diğerlerinin aynı değil. Hepsi çok özel ve kıymetli kediler.
Fıstık beni hayvan sevgisiyle ilk tanıştıran, en derin duygularımın, bu çağlayanın fışkırdığı memba.
Gümüş ilk yardımım, canım, benim için hep çok özel olacak.
Tahin gördüğüm en karakter sahibi, en naif, en hareketli en tatlı kedilerden.
Kobe bana bugüne kadar en çok sevgiyi göstermiş, bir tanecik.
Cici kız... Yeni arkadaşım. Onu şu an için güzel gözleri ve güzel yüzünden, ürkek Fıstıkı andıran tavırlarından başka ayrı bir yere koyabilecek kadar tanımıyorum.

Hepiniz benim en zor anlarımda yetiştiniz ve iyi ki yetiştiniz. Hepinizi iyi ki tanıdım, sizleri çok seviyorum. Yaşayanlarınıza upuzun mutlu bir ömür, gidenlerinizin en güzel yerlerde ağırlanmasını diliyorum. Pişmanlığım ancak yapamadıklarım içindir, sizin için her nr yaptıysam, yapma fırsatını tanıdığınız için ben teşekkür ederim. Yaşattığı haz tarifsizdi. Umarım bir gün hepinizle tekrar karşılaşırız.

7 Haziran 2017 Çarşamba

306. gün

Canım kızlarımı unuttum sayılmasın. Hala onları düşünmediğim tek bir gün dahi yok, sadece kedi konusunda kalbim biraz karışık, uyuşuk... Kobe'yi en son 26 Mayıs akşamı sevdim ve ona bir daha rastlayamadım. O pazar, pazartesi, geçtiğimiz pazar, pazartesi sokaklarda hep aradım ama bir türlü çıkmadı karşıma. En son danıştığım çocuklardan biri, bir kadının parkta bir süre siyah bir kediyi sevip sonra evine götürdüğünü söyledi, umarım gerçektir ve umarım o kedi Kobe'mdir.
Fıstıkımın gidişi, Gümüşün gidişi, Tahinin gidişi, ve son olarak da Kobenin gidişi... Bağ kurduğum kedilerin her birinin bu terkleri bende, artık, haliyle, acaba çok yanlış hevesler peşinde miyim hissini ve fikrini doğurdu. Sokakta bir kedi gördüğümde, hele de Akkuşta yine gönlüm sızlıyor, yanımda, elimde evimde imkanlarım dahilinde ne varsa paylaşmak istiyor ve paylaşıyorum, ama acaba bu burada mı kalmalı? Kedilerle bağ kurmamalı ya da bir kediyle bağ kurmanın hayalini de hiç kurmamalı mıyım?
Çünkü Tahinimin gidişinden sonra Kobeyi eve almakta kesin karar kılmış ancak kardeşimin sınav haftalarında ve bayram tatillerinde evde olamayacağımdan yalnız kalmamasını gözeterek bayram sonuna ertelemiştim. Bu zamanlama, yalnızca talihsizlik mi yoksa şevkimin kırılmasının da bir sebebi mi var?
Kedi sevgim böyle mi sürecek?
Sizleri çok seviyorum benim güzel kızlarım. Benim meleklerim.
Bana birer lütuftunuz, beni çok mutlu ettiniz, umarım benden razı da olmuşsunuzdur.
Affetmeniz dileğiyle...