1 Kasım 2023 Çarşamba

2645. gün - Tanışma Yıl dönümümüz

 Merhaba Fıstıkcığım! Benim güzel kızım, benim kalbimi aralayan anahtarım, benim canım :) Sana öyle garip hislerle geliyorum ki, içim ılık ılık oluyor.


Bugün seni tanıdığım günün 8. yıl dönümü. 1 Kasım 2015’te seni tanımış ve eve götürmüştüm. Böyle bakınca ne de yakın bir zaman gibi, hissettirdiğiyse üzerinden ömrümün yarısından fazlası geçmiş gibi. Hayret… belki de o günden sonra hayatımda hep önemli basamaklar atladığımdan, büyüdüğümden, zaman daha yavaş aktığından.


Hala Samsun’a gidip de seni bulduğum yerden geçerken gözlerim seni arıyor. Belki kardeşlerin, belki akraban olan birileri vardır diye gözlerim tekir bir kedi arıyor. Hep de mama su kapları görsem de bir kedi göremiyorum.


Ah Fıstık, ah canım kızım. Bugün yine de seni tanımama vesile olduğu için üzülmek istemiyorum. Beni kuaförden dönene kadar beklediğini, seni elimde taşıyarak eve kadar götürdüğümü, ev yolundaki muşambaya gerilmiş ev ilanını (sen korkma, korkup elimden kaçma diye ara yollardan geçişimi) seninle yaptığım konuşmaları, ev kapısında annemin tepkisini, ilk gurlamalarının bizde yarattığı “bir hastalığı mı var?” endişesini, bulmaya çalıştığımız hızlı mama-kum çözümlerini… hepsini hatırlamak beni yeniden heyecanlandırıp o güne götürüyor.


Daha önce de merakımdan bahsettiğim gibi, tüm bunlar hiç olmasa, o gün beni beklemesen ya da sana yeniden denk gelmesem… bir başkasıyla gitsen ya da binanın arkasına geçsen… acaba her şey senin için her şey daha iyi mi olurdu? Bu yüzden seninle ilgili “iyi ki” dediğim şeylerde bencilce konuşuyor olma tedirginliğim beni bu günü kutlamaktan alıkoyuyor. Seni tanımasam ben yarım bir insan olurdum ama sen beni tanımasan bilmiyorum ne olurdu Fıstık… Seni seviyorum. Her şey için teşekkür ederim. (ve özür dilerim)

5 Ağustos 2023 Cumartesi

7. yıl

 Merhaba benim canım!

Yokluğunun yıldönümlerinde seni hatırlamak bana yılın diğer günlerinde seni hatırlamaktan daha zor geliyor, sebebi de tahmin edebileceğin gibi günü o günkü saatleriyle birlikte yaşamak. Geçen yıl hafta içine denk gelip mesaim olunca bunu yapmak; utanç, suçluluk ve üzüntünün karışımında o bulanık girdapta boğulmak biraz daha güç olmuştu ancak şu anda haftasonu ve yeniden çok üzgün ve çok suçluyum.


Yazmadan önce burayı biraz inceledim, yazalı ne uzun zaman geçtiğini görünce şaşırdım ve son girideki yöntemle kaç gün geçtiğini yeniden hesapladım. 2556 gün. Son yazdığım gün sayısının neredeyse iki katı. Bu süre zarfında seni defalarca hatırladığımdan, hatırandan onlarca kişiye bahsettiğimden, hatıranla onca hayvana dokunduğumdan, defalarca kere ağladığımdan bahsetmeme belki de gerek vardır. Artık İzmir’de yaşıyorum güzel kızım, pandemi bir buçuk yıl kadar önce bitti. Bu süre içinde birkaç kez Samsun’da seni görebilmek için barınağa da gittim ama normal hayata dönülmüş olmasına rağmen barınağı hala ziyarete açmamışlardı. Bu bana çok iyi niyetli gelmedi ve hem içerideki hayvanlara hem de kızımın şahit olmuş olabileceklerine bir kez daha üzüldüm. (Bilmiyorum, ruhun arada bir de olsa oralara uğruyor ya da bir ziyaret bekliyor mudur?) Bugün annemden yarın babamla seni ziyaret etmelerini rica ettim, ederlerse çok mutlu olacağım ve içime biraz su serpilecek, ama sonra o serpilen sular kuruyacak, ve içim tabii yine kavrulacak. Samsun’a geldiğimde ben de yine şansımı denemeyi ihmal etmeyeceğim güzel kızım. Benim güzel Fıstık’ım.


Sen bana hayvan sevgisinin, hayvanların elinden tutmanın dilinden anlamanın kapısını açtın. Bu beni hem kişilik olarak hem de hayat tarzı olarak çok değiştirdi, insan tahlillerim ve hayatıma aldığım kişiler dahi bu doğrultuda şekillendi. Hayatımda öyle bir mihenk taşısın ki Fıstık…. Belki ben senin hayatının tümü oldum, ama sen de benim hayatımın asla bir bölümü olmadın Fıstık. Hayatımı baştan yarattın. Öylesine sihirli bir dokunuş oldu ki… Keşke dokunup, kesişip, ayrılmasaydı yollarımız. Keşke kesişip, beraberce sürüp gitseydi.


Bugünlerde telefonum anılar kısmında senin bir fotoğrafını karşıma çıkarıp duruyor. Normalde başka fotoğraflar da çıkarıyor ama onlara gülümsüyorum ve kalbimde daha yüzeysel bir yere dokunuyor, ama bu fotoğrafta (17 Mart 2016’da çekilmiş) belli ki uyumak için ellerinle yüzüstü yatarken yüzünü kapatmışsın. Sanki küsmüşsün gibi duruyor, tam da bu günlere denk gelince beni ayrı bir üzdü.


Sana her şey için teşekkür ederim ve senden özür dilerim. Böyle olacağını hiç ama hiç bilemedim.