56 gün ya, koskoca 56 gün. 8 hafta. 2 ay. 12 aydan bir tanesi daha. Günler geçiyor ve ben belki de bir şeylere yarıyor umudu ile ilerlerken, aslında hiçbir şeye yaramadığını bir kere daha görüyorum. Son 3 gündür seni çok arıyor ve çok özlüyorum canım meleğim. Seninle ömrümüzün çoğunu kapalı havalarda geçirdiğimizden, kapalı havanın olduğu bir sabaha uyanmak canımı kat be kat yakıyor ve sonbahar geldi... Gidilir miydi be kızım...
Binanın altındaki marketin yanına, bi anne kedi yavruları ile birlikte yerleşmiş. Üç gün önce Eren kahvaltı için ekmek almaya gittiğinde görmüş. Aslında o güne kadarki günlerde her gün çıkıp kedi besledim, ama görmemişim, senin mamanı paylaşıp afiyet ve senin adına teşekkür diledim küçük kızım, umarım rızan vardır. Ama yarım kalmış paketini asla kimseyle paylaşamayacağım. Ah, Pro Plan 400 gramlık mamalar. 400x2'lik paketlerden tam 5 kutu almıştım.. 5. Ah Fıstık, ne desem acımı anlatamam.
Marketin yanındaki kedilerin varlığından haberdar olmadan bir gün önce bir hissi çok özlemiştim Fıstık. Eve yaş mamayla gelme hissi, evden yaş mama almak üzere çıkmak hissi, ‘bugün onu mutlu edeceğim’ hissi... Tramvay yoluna kadar iniyordum normalde kedi beslemek için, kırtasiyenin karşısındaki sitenin bahçesinde sarı benekli 3 kedi var. Desenleri o kadar benziyor ki, bir süre aslında onları 1 tane sanmıştım. Sonraları ziyaretlerim sırasında 3 tane olduklarını anladım. Bu beni tek şaşırtışları olmadı, devam eden ziyaretlerimden birinde de yavru sandığım 6-7 aylık miniğin, aslında bir anne olduğunu fark ettim. Yavrular bir böcek gibi duvarın altına nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde girip orada saklanıyor insanoğlunun her türlü tehlikesinden. Yaşasan kaç kızgınlıkla daha baş etmeye çalışmış olurduk meleğim? Neyse... Anne hali beni etkiledi ve her zamankinden düzenli gitmeye başladım beslemek için. Sanırım bu düzen onları yakın bulmama sebep oldu. O gün o konserve mama özlemimi de onlarla gidermek, kendimi yatıştırmak istedim. Kapları falan ayarlayıp koydum sırt çantama, bir şişe su, kuru mama paketi... Veterinere gitsem annemle babamın işten dönüş saatine kadar eve dönemeyebilirdim, bunun bir takıntı olduğunu düşünüp bazen geriliyorlar, daha çok da babam... O yüzden marketlerden almaya karar vermiştim. Makromarkette sadece Bonnie diye bir marka vardı, 415 gramlık koca bir konserve kutusu var. Alsam birkaç kediye fazlasıyla yeter diye düşündüm önce, sonra da dedim ki kızıma yedirmediğim bir şeyi bu kediciklere de yedirmeyeceğim. Migrosa kadar inip Felix mama aldım 2 tane. Sheba adında bilmediğim bir marka, Felix, Bonnie, Champion ve Whiskas markaları vardı. Shebayı o zamana kadar duymamıştım ama aynı gün eve döndükten sonra tesadüf eseri takip ettiğim yabancı instagram hesaplarının birinde gördüm. Nihayetinde içlerinden kızımın yediği Felix vardı ve ben de onu aldım. Üç kedinin olduğu bahçeye ulaşana kadar 2 kediyi daha kuru mamayla besledim. Bahçeye ulaştığımda ne kadar çağırdıysam da gelen kedi olmadı, ben de eninde sonunda gelir umuduyla ama aynı zamanda ya gelmezse tedirginliğiyle, mamanın yarısını ayarladığım kaplardan birine boşaltıp yavruların yakınına bıraktım. Bir kaba da su doldurdum. Kalan yarımı da az ileride Fıstığımın bana geldiği bahçede denk geldiğim, beni ağlatan tekirle paylaştım. Eve çıkarken bir kedi görüp seslendim ama arabanın altına kaçtı, ne kadar seslendiysem de çıkmadı. O kadar ki onu çağırırkenki sesime uzaklardan bir tekir koşup geldi. İkinci paketin yarısını ona koydum, bir de baktım ki memeleri kocaman. Bu ara ortalık anne dolu Fıstığım. Bir dakika içinde bitirdi koyduğumu, koca memelerinin de hatrına, kalan yarımı da ona verdim, diğer kediler bakadursun. Hemen afiyetle yedi, ben de sonrasında da acıkırlarsa diye kuru mama da bırakıp uzaklaştım.
Yine de itiraf etmem gerekir ki, özlemimi asla gideremedim, aynı şekilde hissedemedim, hatta kuru mamadan farklı bir şey hissedemedim meleğim. Sen bambaşkaydın...
Ertesi gün evimizin hemen altındaki anne ve kedilerle karşılaşmak büyük bir şans oldu benim için. Tekir anne kendini sevdirmeye çok istekli, ama o senin gibi safi tekir değil, beyazlı alanları da var. 4 yavrusu var, biri kapkara ki en hareketli en cingözü de bu, ikisi siyah beyaz biri smokin gibi, biri de safi tekir. Siyahın hareketliliği onu tatlılaştırmasa, içlerinde en tatlısı safi tekir olan, zaten benim en sevdiğim kediler de o türler. Allah hepinizi korusun. Çoğu hareketi yeni öğreniyorlar, birbirleriyle boğuşmaları, zıplaya zıplaya yürümeleri öyle komik ki... Yavrulara hiç dokunmadım, hiç yönelmedim bile anne rahatsız olmasın ya da beni tehlike olarak görmesin diye. Günde 2 kere, bir sabah bir akşam inip anneyi seviyorum. Boynunu, başını, burnunu kaşıyorum, dikelttiği kuyruğunu okşayıp indiriyorum. Bazen çok keyfe gelip yere yatıp göbeğini açıyor, kızarmış memeler çıkıveriyor ortaya, yine de göbeğine asla dokunmuyorum, malum göbek temasından 6 iğne yedim. Bitti bütün aşılarım meleğim. Tek doz tetanozun 2-3 yıllık koruyuculuğu varmış, devam edersem ona edeceğim. Onu da takvimince tüm dozları ile olursam doğurganlık süresi boyunca koruyuculuğu olacakmış. Yine de o kadar sancılı bir aşıydı ki devam etmek isteyip istemediğimin kararını henüz netleştirmedim. Göbek teması demiştim... Sanıyorum ki göbeğini açıp yattığında bile tek istediği boyun kaşıtmak oluyor, patileriyle elimi tutup başına götürüyor bazen de ısıracak gibi naif tehditlerde bulunuyor. Bu bana seni hatırlattı ve çok dokunaklı geldi. Benim canım kızım...
O kadar keyiflenmesine rağmen hiç gurladığını duymadım annenin, sadece bu sabah, sanki gurluyor gibi bir titreşim hissettim sırtını okşarken. Bilemiyorum. Benim canım kızım nasıl da göğsüme yatıp gurlardı...
Öyle işte canım kızım. Sensizlik çok zor. O beyaz benekli diline ah nasıl bir özlem içindeyim. Çığlıkları geride bıraktım derken nasıl yenilerini biriktirmekteyim... Sen mükemmel bi kediydin, sanırım ben seni hak edemedim. Beni bağışla. Beni seçtiğin için sana hep müteşekkir kalacağım. Tanrıya şükredeceğim. Seninle geçirdiğim her bir gün için. Yine de ne biliyor musun meleğim, yine de kabullenemeyeceğim...
Bazen mutfak tezgahında iş yaparken aniden dönüp yerine bakıyorum oradaymışsın gibi. Orada olmadığını biliyorum, bunu bana yaptıran da ne bilmiyorum. Alışmışlık mı, yoksa bir umut mu? Her şeyin bir kabus olabileceğine dair hala sakladığım bir umut... Yoksa gözümde canlanan siluetle özlem gidermek mi? Bilmiyorum. Umarım çok mutlusundur Fıstığım. Umarım Allah seni ennn güzel yerlerde ağırlamaktadır, bunu tüm kalbimle diliyorum. Ve öldüğümde sana yeniden kavuşabilmeyi.
Seni çok seviyorum ve hep seveceğim. Kalbimin en özel yerinde kalacaksın.
Binanın altındaki marketin yanına, bi anne kedi yavruları ile birlikte yerleşmiş. Üç gün önce Eren kahvaltı için ekmek almaya gittiğinde görmüş. Aslında o güne kadarki günlerde her gün çıkıp kedi besledim, ama görmemişim, senin mamanı paylaşıp afiyet ve senin adına teşekkür diledim küçük kızım, umarım rızan vardır. Ama yarım kalmış paketini asla kimseyle paylaşamayacağım. Ah, Pro Plan 400 gramlık mamalar. 400x2'lik paketlerden tam 5 kutu almıştım.. 5. Ah Fıstık, ne desem acımı anlatamam.
Marketin yanındaki kedilerin varlığından haberdar olmadan bir gün önce bir hissi çok özlemiştim Fıstık. Eve yaş mamayla gelme hissi, evden yaş mama almak üzere çıkmak hissi, ‘bugün onu mutlu edeceğim’ hissi... Tramvay yoluna kadar iniyordum normalde kedi beslemek için, kırtasiyenin karşısındaki sitenin bahçesinde sarı benekli 3 kedi var. Desenleri o kadar benziyor ki, bir süre aslında onları 1 tane sanmıştım. Sonraları ziyaretlerim sırasında 3 tane olduklarını anladım. Bu beni tek şaşırtışları olmadı, devam eden ziyaretlerimden birinde de yavru sandığım 6-7 aylık miniğin, aslında bir anne olduğunu fark ettim. Yavrular bir böcek gibi duvarın altına nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde girip orada saklanıyor insanoğlunun her türlü tehlikesinden. Yaşasan kaç kızgınlıkla daha baş etmeye çalışmış olurduk meleğim? Neyse... Anne hali beni etkiledi ve her zamankinden düzenli gitmeye başladım beslemek için. Sanırım bu düzen onları yakın bulmama sebep oldu. O gün o konserve mama özlemimi de onlarla gidermek, kendimi yatıştırmak istedim. Kapları falan ayarlayıp koydum sırt çantama, bir şişe su, kuru mama paketi... Veterinere gitsem annemle babamın işten dönüş saatine kadar eve dönemeyebilirdim, bunun bir takıntı olduğunu düşünüp bazen geriliyorlar, daha çok da babam... O yüzden marketlerden almaya karar vermiştim. Makromarkette sadece Bonnie diye bir marka vardı, 415 gramlık koca bir konserve kutusu var. Alsam birkaç kediye fazlasıyla yeter diye düşündüm önce, sonra da dedim ki kızıma yedirmediğim bir şeyi bu kediciklere de yedirmeyeceğim. Migrosa kadar inip Felix mama aldım 2 tane. Sheba adında bilmediğim bir marka, Felix, Bonnie, Champion ve Whiskas markaları vardı. Shebayı o zamana kadar duymamıştım ama aynı gün eve döndükten sonra tesadüf eseri takip ettiğim yabancı instagram hesaplarının birinde gördüm. Nihayetinde içlerinden kızımın yediği Felix vardı ve ben de onu aldım. Üç kedinin olduğu bahçeye ulaşana kadar 2 kediyi daha kuru mamayla besledim. Bahçeye ulaştığımda ne kadar çağırdıysam da gelen kedi olmadı, ben de eninde sonunda gelir umuduyla ama aynı zamanda ya gelmezse tedirginliğiyle, mamanın yarısını ayarladığım kaplardan birine boşaltıp yavruların yakınına bıraktım. Bir kaba da su doldurdum. Kalan yarımı da az ileride Fıstığımın bana geldiği bahçede denk geldiğim, beni ağlatan tekirle paylaştım. Eve çıkarken bir kedi görüp seslendim ama arabanın altına kaçtı, ne kadar seslendiysem de çıkmadı. O kadar ki onu çağırırkenki sesime uzaklardan bir tekir koşup geldi. İkinci paketin yarısını ona koydum, bir de baktım ki memeleri kocaman. Bu ara ortalık anne dolu Fıstığım. Bir dakika içinde bitirdi koyduğumu, koca memelerinin de hatrına, kalan yarımı da ona verdim, diğer kediler bakadursun. Hemen afiyetle yedi, ben de sonrasında da acıkırlarsa diye kuru mama da bırakıp uzaklaştım.
Yine de itiraf etmem gerekir ki, özlemimi asla gideremedim, aynı şekilde hissedemedim, hatta kuru mamadan farklı bir şey hissedemedim meleğim. Sen bambaşkaydın...
Ertesi gün evimizin hemen altındaki anne ve kedilerle karşılaşmak büyük bir şans oldu benim için. Tekir anne kendini sevdirmeye çok istekli, ama o senin gibi safi tekir değil, beyazlı alanları da var. 4 yavrusu var, biri kapkara ki en hareketli en cingözü de bu, ikisi siyah beyaz biri smokin gibi, biri de safi tekir. Siyahın hareketliliği onu tatlılaştırmasa, içlerinde en tatlısı safi tekir olan, zaten benim en sevdiğim kediler de o türler. Allah hepinizi korusun. Çoğu hareketi yeni öğreniyorlar, birbirleriyle boğuşmaları, zıplaya zıplaya yürümeleri öyle komik ki... Yavrulara hiç dokunmadım, hiç yönelmedim bile anne rahatsız olmasın ya da beni tehlike olarak görmesin diye. Günde 2 kere, bir sabah bir akşam inip anneyi seviyorum. Boynunu, başını, burnunu kaşıyorum, dikelttiği kuyruğunu okşayıp indiriyorum. Bazen çok keyfe gelip yere yatıp göbeğini açıyor, kızarmış memeler çıkıveriyor ortaya, yine de göbeğine asla dokunmuyorum, malum göbek temasından 6 iğne yedim. Bitti bütün aşılarım meleğim. Tek doz tetanozun 2-3 yıllık koruyuculuğu varmış, devam edersem ona edeceğim. Onu da takvimince tüm dozları ile olursam doğurganlık süresi boyunca koruyuculuğu olacakmış. Yine de o kadar sancılı bir aşıydı ki devam etmek isteyip istemediğimin kararını henüz netleştirmedim. Göbek teması demiştim... Sanıyorum ki göbeğini açıp yattığında bile tek istediği boyun kaşıtmak oluyor, patileriyle elimi tutup başına götürüyor bazen de ısıracak gibi naif tehditlerde bulunuyor. Bu bana seni hatırlattı ve çok dokunaklı geldi. Benim canım kızım...
O kadar keyiflenmesine rağmen hiç gurladığını duymadım annenin, sadece bu sabah, sanki gurluyor gibi bir titreşim hissettim sırtını okşarken. Bilemiyorum. Benim canım kızım nasıl da göğsüme yatıp gurlardı...
Öyle işte canım kızım. Sensizlik çok zor. O beyaz benekli diline ah nasıl bir özlem içindeyim. Çığlıkları geride bıraktım derken nasıl yenilerini biriktirmekteyim... Sen mükemmel bi kediydin, sanırım ben seni hak edemedim. Beni bağışla. Beni seçtiğin için sana hep müteşekkir kalacağım. Tanrıya şükredeceğim. Seninle geçirdiğim her bir gün için. Yine de ne biliyor musun meleğim, yine de kabullenemeyeceğim...
Bazen mutfak tezgahında iş yaparken aniden dönüp yerine bakıyorum oradaymışsın gibi. Orada olmadığını biliyorum, bunu bana yaptıran da ne bilmiyorum. Alışmışlık mı, yoksa bir umut mu? Her şeyin bir kabus olabileceğine dair hala sakladığım bir umut... Yoksa gözümde canlanan siluetle özlem gidermek mi? Bilmiyorum. Umarım çok mutlusundur Fıstığım. Umarım Allah seni ennn güzel yerlerde ağırlamaktadır, bunu tüm kalbimle diliyorum. Ve öldüğümde sana yeniden kavuşabilmeyi.
Seni çok seviyorum ve hep seveceğim. Kalbimin en özel yerinde kalacaksın.