19 Şubat 2019 Salı

929. gün

Fıstıkçığım dün Aslıların veda yemeğinde işyerinden arkadaşım Feride ablasının uysal ve sevgi dolu kedisinden bahsetti, ben de seni andım. Sonra seni nasıl kaybettiğimi sorunca söyledim, detaya da girmedim ama çok etkilendim. Ertesi sabahtayım ama hala içimde mutsuzluk var.
Çok üzgünüm canım kızım. Üzgünlük öyle yetersiz kalıyor ki. Bambaşka bir boyut ve bambaşka bir his bu.

8 Şubat 2019 Cuma

918. gün

Merhaba Fıstık, merhaba benim bal bebeğim, ve merhaba Tahin.
Gelmeyeli ne uzun zaman oldu. Aranın bu kadar açılmasında mahçubiyetin de payı var inanın. Bir de bazen, sizin oradaki hayatınıza zaten iyiden iyiye alıştığınızı düşünüyorum. Sizi unutmadığımıysa zaten biliyorsunuz. Sadece bazen, daha canım yanarak hatırlıyorum ve o zamanlarda da kendimi buraya atıyorum.

Canımı ne yakmaya başladı?
Fizyoloji çalışmak. Evet, fizyoloji. Solunum sistemi çalışmak.
Neler oldu? İnternette bir mağazayı dolaşırken, koli bandı gördüm. Evet, koli bandı. Zehra ile Saadetin oturduğu o evin yakınındaki kırtasiyeden koli bandı aldığım, ve sitenin bahçesine kedi evi yaptığım.
Beni buraya ne getirdi? Göksel. Evet. İçimde kara bir ormanın yanışı ve "gitmesen olmaz mı? En azından bir gece" dizesi.
Bilmiyorum belki biraz da kullandığım vitaminler mi acaba? Geçmişin bu kadar canlı canlı hafızamda yer alması. Her şeyi ve detaylarını hatırladıkça içim lime lime oluyor.

Sizi unutmadım. Yemin ederim ki. Sadece sizi içim böylesine derinden acımadan da anabildim. "Fıstık şöyle yapardı" dedim ve ağlamadım, "Fıstık ablanız gibi" dedim Şeker ile Böcek'e ve bunu tebessümle yapabildim. Ama sizi andım.

Bazen sanki bu kızlara haksızlık ediyormuşum gibi hissetmiyor değilim. Sana hissettiğim duyguların daha derinden, daha saf ve daha coşkulu olduğunu düşündükçe kendimi bazen suçlu hissediyorum. Bu fark neden kaynaklanıyor tam seçemiyorum ama aklımda ihtimaller var. Kızların sanki ikisinin karakterlerini birleştirince seninkine denk oluyor. Şeker sevesi geldiğinde içten seviyor ama inatçı ve her zaman uysal değil. Böcekse sevdiresi geldiğinde sevdiriyor, herkese karşı naif ve uysal, ama yönlendirilmiş bir sevgisi yok. Sevilmek onun için ihtiyaç olduğu için sevdiriyor gibi, beni sevdiği in değil :) İkisini de çooook seviyorum. Belki (muhtemelen) onlar olmasa, burada depresyona girerdim. Onlar hayat arkadaşlarım ve iyi ki hayatımda varlar.
İhtimallerse şunlar:
Ölüm gerçeğiyle karşılaşmamın ardından kendimi öylesine bir adanmışlıktan koruyor olmam?
Senin hem cinsin bir dostun olmaması dolayısıyla bana daha özel davranıyor olman, gerçek bir gönül bağı kurmuş olmamız
Kızların karakter olarak daha mesafeli olmaları. Beni eskaza yalıyorlar. Halbuki sen böyle miydin :)

Telefonumun ekranında senin resmin duruyor, sosyal medya hesaplarımda seninle olan fotoğraflarım hep profillerimde. Bu beni bazen düşündürüyor.

Lafı çok uzatmayayım canlarım. Çünkü gelirken aslında anlatmak istediklerim de bunlar değildi.
Ama yine anlattıklarımla birlikte, içimden gelenlerden biri şuydu ki bana çok, çok özel hisler bahşettiniz. Bana çok kıymetli hissettirdiniz ve size çok kıymet verdim.
Gidiş anlarınızı hatırladıkça ve hayal ettikçe, kendimden binlerce kere soğuyor ve sizin yerinize ölmüş olmayı diliyorum. İçim öyle bir eziliyor ki. Bu anları sanırım bu yüzden çok hatırlamıyordum ancak fizyoloji beni mahvetti.
Bu son için sizlerden özür dilerim. Payım olduğu için ve dünya böyle bir yer olduğu için.
Umarım çok mutlusunuzdur güzel kızlar, nurlu bebekler. Prensesler. Sizi çok seviyorum.
İlk fırsatta tekrar ziyaretine geleceğim Fıstıkçığım. Benim pofuduk kuyruklum, benim tüylü patilim, canım :) beni affetme sakın. yalnız sana kıymet verdiğimi bil.