12 Temmuz 2019 Cuma

1072. gün

Merhaba Tahin
merhaba şahsına münhasır, gördüğüm ilk karakter sahibi kedi. Benim canım, kalbimi ısıtan minik kız. Merhaba.
Erenin kaldığı yerde bir sarman kedi varmış, bütün hayvanları ve bütün kedileri seviyorsam da sarmanlar niyeyse benim için görsel albenide oldukça gerilerde bir yerde kalıyor. Yani hani sarman hastaları filan var... benim için bu biraz şaşırtıcı. Bunun üzerine Eren'le saçma bir sıralamaya kalkıştık ve aklımıza sen geldin.
Güzel kız :)
Seni tanımadan evvel sanırım bana en sevimsiz görünen renkler tortishellere aitti. Sanki bana deri hastalıklarını çağrıştırıyordu, hatta sanırım Tunç Hastalığını. Fıstık'ımı ziyarete kedi kasabasına gittiğimizde ki en çok siyah-sarı kedileri de orada görmüştüm, gördüklerimi sevmek bile bana bir garip geliyordu.
Sen akşamın karanlığında ağzındaki sarılığı süt bulaşığı sandığım kız, benim için o hissi yıktın. Şimdi nerede bir tortoiseshell görsem seni anıyorum ve sırf senden ötürü onu daha çok seviyorum.

11 Temmuz 2019 Perşembe

1071. gün

Merhaba benim tertemiz günlerim
aklıma hep Orhan Pamuk'un kitabının ilk cümlesi geliyor.
Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum dediği günler, benim için de hemen hemen senin gidişinden 1 ay öncesine denk geliyor. Hatta 1 gün, hatta 1 saat, hatta 1 an öncesine. Sana dek hiçkimsenin kaybına şahit olmamış biri olarak, bu kaybın ne denli büyük ve sarsıcı olacağını da o güne dek hiç hayal edemedim.

Canım Fıstıkım, ben iyiyim. Aslında mutluyum da. Ders çalışıyorum, çok çalışıyorum, buradan gidebilmek istiyorum. Daha verimli ders çalışabilmek ve daha zinde olabilmek için vitamin alıyorum, beni buraya getiren de sanırım ders ve vitamin ikilisi. Vitaminlerin sürekli hafızamın derinliklerinden hatırlamayı istemediğim anılarımı getirmesi, ders konularımın da yolu oralara götürmesi. Bir fizyoloji, bir anatomi, bir cerrahi, bir radyoloji. Kalp cenderesi işte :)

Geçmişi hatırladığımda, senin o olayın ardından gideceğini Elif Hanım'ın "gidebilir" dediği ana kadar hiç ama hiç tahmin edemediğim için, yaşadığın olayı hafife almış olmak beni tarifi imkansız bir utanç ve acıyla dolduruyor. Sen düştüğünde sonunda olacağı buydu diye düşünmüş oluşumdan tüm hücrelerimle utanıyorum, düşündükçe boğazım acıyor. Yutkunamıyorum. Şimdi radyoloji çalışıyorum. Aklıma Elif Hanımın yönlendirdiği klinikte tekrar film çekileceğini, iki kere çekersek hem sana radyasyon hem bana maddi yükü olacağını söyleyip film çekmesini isteyip istemediğimi sorduğu geldi şimdi. Düşünmüş, duraksamış olmak içimi yine kararttı. Acaba o zaman maddi güç bana ait olsa duraksar mıydım? Acaba sen bu duraksamayı anladın mı ve nasıl bir anlam çıkardın? Acaba sen bu yüzden mi gittin Fıstık?

Hala her duamı "tüm bunların ona kıymet vermediğimden olmadığını bilsin, benim için çok kıymetli olduğunu bilsin" diye bitiriyorum. Acaba bilebildin mi, ne kadarını hissedebildin, ne kadarını hissettirebildim? Özür dilerim benim kalbimin en saf kısmı.

Keşke Fıstık Allah benim ömrümden alıp sana verseydi :) o gün oracıkta gücü biten ben olsaydım. Ders çalışmam sekteye uğramasın diye Samsuna gitmiyorum, hatta uzunca süre de gitmeyeceğim. Sadece senin için ağustosun ilk haftası geleceğim. Toprağına 3 öpücük bırakıp üzerinde biten otları temizleyeceğim. Acaba şu an tüylerin var mı? Acaba ne kaldı senden geri?

Yani yokluğun iç acıtan bir çok duygunun beraberinde ama, sanırım özlemden daha çok, pişmanlıklarım ve suçluluk duygum, beni hep vurmaya devam edecek. Sen benim için hep çok özel, en özel olacaksın. Bu yalnız hayvanlar içinde de değil. Tattığım duyguların en safı, bana kalbimin bilmediğim bit odasının kapısını açıp gezdirip benimsetensin sen. Ben şimdi o odada yaşıyorum Fıstık.

Seni çok seviyorum.
Özür dilerim.