Bu pazar annemin misafirleri olduğu için yanına gelemeyeceğiz, bu yeterince üzücüyken, odamı toplamak zorunda olmak benim için çok ağır oldu. Sen gittiğinden beri dokunulmamış odanın her köşesini toplamak anılara bulanmak demekti, seni orada görmek ve kahrolmak.
İstedim ki bir çığlık atayım, ve sanki bi kabusmuş gibi yatağımdan doğrulayım. Oh diyeyim kabusmuş, sana sarılıp sarılıp ağlayayım. Sana sarılıp. Dişimi sıkıp attım çığlıklarımı, sonra aşağı inip biraz kedi sevmek istedim iyi gelir sanarak.
Havalar çok soğudu, kediler artık genelde onlara yaptığım evde vakit geçiriyorlar. Havalar soğuduğu için, bazen ben de yanlarına sıcak su indiriyorum. Evlerinin içine bir sıcak su torbası koydum, onun içindekini yeniliyorum. Sıcak su torbasını temin etmem çok ilginçti meleğim, belki de bir ara anlatırım.
Seni çok özledim gözümün nuru, canımın içi. Keşke seni döndürmenin bir yolu, Allahla bir pazarlığı olabilse. Bir şeylerimi versem, belki kendimi, ve minik bedenin tekrar dolaşabilse dünyamızda, minik akciğerlerine kocaman bi nefes dolabilse. Benim küçüğüm, benim canım...
---
Allah der ki; Kimi benden çok seversen onu senden alırım... Ve ekler : "Onsuz yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve Mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "Düşmem" dersin düşersin, "Şaşmam" dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya, "Öldüm" der durur, yine de yaşarsın...