31 Aralık 2016 Cumartesi

148. gün

Unutamayacağım bir yıl olduğu kesin.
Sen gitmesen, her şey nasıl olacaksa olsa... umrumda olmaz.

22 Aralık 2016 Perşembe

139. gün

Canımın içi, Ordu Akkuş'a atandım! Dün belli oldu, sen gittiğinden beri hayatımda böylesine iyi bir gelişme olmamıştı. Hem sana uzak olmayacak ve sık sık ziyaretine gelebileceğim, hem de ailemi sık görebileceğim. Buraya bir buçuk iki saat uzaklıkta bir yer.
Allahıma şükürler olsun. Sen gelsen ülkenin en ücra en korkunç yerine bile giderdim ama, sen burdayken gidebileceğim en iyi yerlerden birine gidiyorum. Seni çok seviyorum benim küçük prensesim. Benim minik meleğim. Bitanem.

20 Aralık 2016 Salı

137. gün

Rüzgar esiyor, esiyor, estikçe içimdeki ateş harlanıyor.
Annemin günü benim için çok zor oldu. Odamı toplamak çok güçtü, ertelediğim yüzleşmelerin her birinin o kadar dar vakitte yapılmak zorunda olması bana biraz ağır geldi. Zaten dönem olarak da duygularımın yoğun olduğu bir zamana denk gelişi, benim için her şeyi daha da zorlaştırdı.
Fakat meleğim, fark ettim ki misafirler varken artık odamı ziyaret dürtüsü duymuyorum. Odada değilsin, özgürsün...

Sıcak su torbasından bahsedecektim, ilginçti benim için. Havalar soğudu Samsun'da, kar yağdı. Ben de bu yüzden hala henüz yavru olan aşağıdaki bebekleri sıcak tutmak istemiştim. Geceleri evlerinde kalıyorlar ama yalıtımı bir yere kadar oluyor, biraz da ısınmaları için aklıma sıcak su torbası geldi. Kar yağdığının ertesi günü yollara düştüm annemlerin sıcak su torbamızı aldığı yerden almak üzere, yaklaşık 35 dakikalık filan bir yürüme mesafesi. Ama tabii o soğukta. Karlı havalarda şık olan insanlara hep imrenmişimdir, yine annesi tarafından kışa çıkarılan, kat kat giyinmekten kolları havada kalan bebekler gibi giyindim çıktım. Ailemin parasını harcayacak olmaktan ayrı muzdaribim, soğuktan ayrı.
Neyse, yolun yarısını aşmıştım ki, yerde bir sıcak su torbası gördüm. Bildiğin sıcak su torbası. Hani her gün yerde görmediğimizden. Sıcak su torbası. Bir bahçede ya da kaldırımda da değil, arabaların yolunun kenarında, üzeri biraz karlarla kaplanmış. Şaşırdım. Aldım, içi boştu, belki patlak filan olduğundan atmışlardır diye düşünerek hemen yakındaki okulda su doldurdum, sapasağlamdı. Ben de o parayla birkaç sokak kedisine daha yaş mama alıp dağıttım. Sinop-Samsun yolundaki Carrefourun ardı kedi cennetiymiş meğer, içlerinde öyle güzelleri de var ki. O minicik patileriyle o karlara bastıklarında içim gidiyor.

İşte böyleydi sıcak su torbası meselesi. Eve gelince hemen üzerine bir kılıf diktim, hem vücutlarını yakmasın hem de bir sebeple kirlenirse temizliği kolay olsun diye. Koyduğum sıcak su 3-3,5 saat sıcak kalıyor. Biraz işe yarıyorsa ne mutlu bana.

Bana bu sevgiyi aşıladığın için sen bir kahramansın. Sen gözümün nuru, gönlümün en naif köşesisin. Sen benim bitanemsin. Seni çok özledim.

17 Aralık 2016 Cumartesi

134. gün

Bu pazar annemin misafirleri olduğu için yanına gelemeyeceğiz, bu yeterince üzücüyken, odamı toplamak zorunda olmak benim için çok ağır oldu. Sen gittiğinden beri dokunulmamış odanın her köşesini toplamak anılara bulanmak demekti, seni orada görmek ve kahrolmak.
İstedim ki bir çığlık atayım, ve sanki bi kabusmuş gibi yatağımdan doğrulayım. Oh diyeyim kabusmuş, sana sarılıp sarılıp ağlayayım. Sana sarılıp. Dişimi sıkıp attım çığlıklarımı, sonra aşağı inip biraz kedi sevmek istedim iyi gelir sanarak.
Havalar çok soğudu, kediler artık genelde onlara yaptığım evde vakit geçiriyorlar. Havalar soğuduğu için, bazen ben de yanlarına sıcak su indiriyorum. Evlerinin içine bir sıcak su torbası koydum, onun içindekini yeniliyorum. Sıcak su torbasını temin etmem çok ilginçti meleğim, belki de bir ara anlatırım.
Seni çok özledim gözümün nuru, canımın içi. Keşke seni döndürmenin bir yolu, Allahla bir pazarlığı olabilse. Bir şeylerimi versem, belki kendimi, ve minik bedenin tekrar dolaşabilse dünyamızda, minik akciğerlerine kocaman bi nefes dolabilse. Benim küçüğüm, benim canım...

---

Allah der ki; Kimi benden çok seversen onu senden alırım...  Ve ekler : "Onsuz yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım. 
Ve Mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "Düşmem" dersin düşersin, "Şaşmam" dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya, "Öldüm" der durur, yine de yaşarsın...